Son yıllarda medyadan, uzmanlardan ve siyasetçilerden sıkça duymaya alıştığımız bir neslin özelliklerinden bahsedeceğiz. Z kuşağı adı verilen nesil bazı uzmanlar tarafından 1996 ve sonrası yıllarda doğanlar olarak sınıflandırılsa da genel olarak 2000 yılı ve sonrasında dünyaya gelmiş, teknolojinin ve internetin şekillendirdiği bir kuşak olarak tanımlanıyor. Bir önceki y kuşağına (1980-1996 arası doğanlar) göre IQ değerleri daha yüksek ancak, çalışmalarında çok fazla hırs ve çaba göstermeyen bu neslin özelliklerinin detaylarına bakalım...
Z Kuşağının Genel Özellikleri
Z kuşağı yeni bin yılı yaşamaya başladığımız 2000 yılı ve sonrasında dünyaya gelen milenyum çocuklarını ifade eden bir kavramdır. Teknolojinin üst düzeye ulaştığı bir dönemde gençliklerini geçiren bu nesil haliyle hızlı ve analitik düşünme konusunda oldukça yeteneklidirler. En karmaşık bilgisayar oyunlarını kolayca öğrenebilme, klavyede hızlı yazma, sosyal medyayı aktif kullanma konusunda oldukça beceriklidirler. Ancak ders çalışma, araştırma ve bilgi hazinelerini zenginleştirme konusunda bir önceki nesillerden daha geride oldukları söylenebilir.
Ekip çalışmasını pek sevmeyen Z kuşağı, bireysel özgürlükleri konusunda kendilerine keskin çizgiler çizmişlerdir. Özgüvenleri çok yüksektir. Konfor alanlarına müdahale edilmesinden ve denetlenmekten hoşlanmazlar. Özgüven seviyeleri bazen öyle yüksek düzeylere ulaşır ki onlar için hiç bir şey imkânsız değildir. Bu özellikleri sık şekilde hata yapmalarına ve bazen geri dönüşü olmayan sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabilir.
Özgürlüklerine düşkün oldukları için toplum içine karışma, akraba ziyaretleri, anne ve babayla ortak bir şeyler yapma pek de Z kuşağına göre değildir. İlk tercihleri yalnız olmak ikincisi ise yakın arkadaşlarıyla birlikte takılmaktır. Ruhlarında asilik olduğundan anne ve baba tavsiyelerine pek kulak asmazlar ve en kısa sürede kendi yollarını çizmeye çalışırlar.
Hız ve internet çocukları olan Z kuşağı pek sabırlı değildir. Onlar için olacak bir şey varsa en kısa sürede olmalıdır. Detaylarla ve problem çözmeyle pek ilgilenmedikleri için özellikle matematik, fizik ve kimya gibi sayısal derslerde başarıları genel olarak düşüktür. Bu derslerdeki potansiyelleri sanki özgüven ve bağımzızlık alanına kaymış gibidir.
Bilgiye teknoloji sayesinde kolay ulaşım sağladıkları için bir şeyleri ezberleme konusunda oldukça zayıf oldukları söylenebilir. Bu kuşak insanları arasında son yıllarda görülen en olumlu şeylerden biri kitap okuma alışkanlığı kazanan birey sayısında artış gözlenmesidir. Kitap okumayı entellektüel olmak için tercih ederler. Okuma alışkanlıklarını roman türü kitaplarla sınırlandırmak yerine bilim, teknik, tarih, coğrafya ve genel kültür bilgileri edinen bireylerin akademik başarılarının yükseldiği gözlenmektedir.
Yorumunuzu buradan gönderebilirsiniz