Bilgigetir.com Arama Motoru

Son Eklenen Yayınlar

Kahraman Türk kadını, annelerin annesi Nene Hatun

Erzurum ve çevresinde bir kadın kahramanın öyküsü bir efsane gibi nesilden nesile anlatılıyor. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nde düşmana karşı duran bir Türk kadınının, Nene Hatun'un öyküsü bu.


1857 yılında Erzurum'un yakın köylerinden biri olan Çeperli'de bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çocuğa Nene adını verdiler. Nene, köydeki diğer çocuklarla benzer şartlarda bir çocukluk yaşadı. Yaşı 17 olunca da evlendirdiler. Bu evlilikten bir oğlu ve bir kızı dünyaya geldi. Nene ve ailesi, köylerinde sakin ve mütevazi bir hayat yaşarken hayatları hiç tahmin edilemeyecek şekilde alt üst olacaktı. 


19.yy sonunda Osmanlı Devleti Avrupa tarafından "Hasta Adam" olarak ilan edildi. Rusya, hasta adam ölmeden mirasına el koyma düşüncesindeydi. Bu büyük hedef için Rusya, 1877 yılının Nisan ayında harekete geçti. Hedef net olarak İstanbul'du. Rusya, Balkanlar ve Kafkaslar olmak üzere iki cepheden saldırıya geçti. 

Rus ordusu Kafkas cephesini geçerek iki ay içinde İstanbul'a ulaşmayı planlıyordu. Ardahan ve Batum kısa sürede Rus Ordusu'nun kontrolüne geçti. Osmanlı Ordusu Kars'ta 6 ay boyunca kahramanca bir direniş gösterdi ama sonunda geri çekilmek zorunda kaldı. Son savunma hattı Erzurum olacaktı.

Erzurum'da bulunan Aziziye Tabyasında varoluş savaşı yapılacaktı. Osmanlı Ordusu'nun geri çekilmeye başladığı yerlerdeki sivil halk hemen göç yoluna koyuluyordu. Yaklaşan Rus Ordusu'ndan kaçanlardan biri de Nene Hatun'du. Kocası ve erkek kardeşi orduya katılmıştı. Çocuklarını yanına alan Nene Hatun, köyünü ve evini geride bırakarak Erzurum'a geldi.


Kısa süre sonra kardeşi Hasan cepheden ağır yaralı olarak döndü. Rus Ordusu Erzurum'u almak için, Osmanlı Ordusu da karşı koymak için hazırlıklara başladı. Aziziye ve Mecidiye tabyaları güçlendirildi. Savaşa ilk başlayacak olan öncü birlikler tabyalara yerleştirildi.

Erzurum'da yaşayan Ermenilerin ihaneti sonucunda tabyadaki askerler arasında kullanılan parola öğrenildi ve Osmanlı asker üniforması giyen ve Türkçe konuşan Ermeniler, Aziziye tabyasına girerek dinlenmekte olan askerleri şehit ederk tabyayı ele geçirdiler.

Aziziye Tabyasının ele geçirildiği gece Nene Hatun ağır yaralı kardeşi Hasan'ın başındaydı. Hasan o gece hayatını kaybetti. Sabah ezanı okunurken Nene Hatun sokaktan "Ruslar Aziziye Tabyasını ele geçirdiler" sözlerini duydu. Beşikteki 3 aylık kızının üzerini örterek eline bir satır aldı ve sokağa çıktı. 20 yaşındaki cesur kadın yalnız değildi. 

Onun bu davranışını gören kadın-erkek, çocuk-yaşlı 2 bin sivil insan donanımlı bir ordunun üzerine yürümüştü. Vatanları için, evleri için canlarını ortaya koymuşlardı. Bu büyük saldırılar sonunda tabyalar ele geçirildi. Rus Ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. 1000' e yakın Erzurumlu kadın ve erkek şehit oldu. Aziziye Tabyasının ele alınması savaşın dönüm noktası oldu. Rus Ordusu'nun ilerleyişi Erzurum'da durduruldu. 


Nene Hatun ve arkadaşları savaştan gazi olarak çıktılar. Ne kendisine ne de savaşa katılan diğer sivillere gazilik unvanı verilmedi. Nene Hatun ve ailesi savaş sonrasında evlerine dönmediler. Erzurum'a yerleşerek hayata tutunmaya çalıştılar. İlerleyen yıllarda eşini kaybeden Nene Hatun, hayatını tamamıyla çocuklarına adadı. Ama acılar onun peşini bırakmadı. 

Oğlu Yusuf Çanakkale'de şehit düştü. Kahramanca savunduğu Erzurum'un 1916 yılında Rus işgaline uğradığını gördü. Rus işgalinden sonra Ermeni çeteleri Türkleri katletmeye başladılar. Yollarda birbiri üzerine yığılmış cesetler vardı. Asırlardır barış içinde yaşadıkları komşular artık birbirlerine güvenemez olmuşlardı. Bu topraklar kana ve göz yaşına doymuştu.

Bütün bu acılardan sonra sustu Nene Hatun. Nene Hatun için artık 20 yaşındaki genç kadının kahramanlığı sisli mazide kalmış bir hatıradan öte bir şey değildi. Yüzünde oluşmuş derin çizgiler ise yaşanan acıları anlatıyordu. Aradan yıllar geçti ve Cumhuriyet ilan edildi. Nihayet bu topraklara tekrar barış ve huzur hakim oldu. Nene Hatun, diğer Anadolu insanları gibi fakir ama kanaatkar, gözlerden uzak bir hayat yaşıyordu.

İstanbul'dan bir gazeteci Erzurum'a gelince Nene Hatun'un sessiz hayatı kısa bir süre için bozuldu. 1934 yılında kamuoyu Nene Hatun'la tanıştı. Hayatında ilk kez o gün fotoğraf çektirdi. Gazete haberi çabuk unutuldu ve Nene Hatun kendi hayatına geri döndü. Artık yaşı ilerlemişti. 

26 Ağustos 1943 tarihinde Ankara'ya ulaştırılan bir dilekçede Aziziye tabyasının kahramanlarının fakirlik içindeki içler acısı hali anlatılıyordu. Dilekçede karneyle dahi ekmek alamadıkları ve sadece ekmek almak istedikleri yazıyordu. Kendisine ekmek verildi mi bilinmez ama bu dilekçe, Nene Hatun'un devletten bir şey talep ettiği ilk ve son dilekçesi oldu.

1952 yılına gelindiğinde Erzurum şehir merkezinde Aziziye Tabyasındaki direnişi ve kahramanlığı anlatan bir anıt yapılmasına karar verildi. 93 Harbi ve Nene Hatun tekrar gündeme gelmişti. 3.Ordu Komutanı Nurettin Baransel, Nene Hatun'u evinde ziyaret etti. Bu ziyaret, Nene Hatunun unutulmuşluğuna ve terk edilmişliğine son verdi. Kahraman kadın ancak 95 yaşına geldiğinde keşfedilmişti. 

Nene Hatun, 3. Ordunun "ninesi" olarak ilan edilmişti. Virane evi artık ziyaretçilerle dolup taşıyordu. O, suskun geçmiş yıllara inat yaşananları hiç durmadan anlatıyordu. Aziziye Tabyası Anıtı'nın açılış törenine onur konuğu olarak katıldı. Türk Kadınlar Birliği tarafından 1955 yılında "Yılın Annesi" olarak seçildi. 22 Mayıs 1955 yılında 98 yaşında iken hiç ayrılmadığı Erzurum'da hayata veda etti. 

Yaptığı kahramanlık 75 yıl boyunca görülmemiş, ömrünün son üç yılında değer verilmenin gururunu yaşamıştı. O günün gazete manşetlerinde "Annelerin annesi öldü" yazısı vardı. Cenaze töreni bir kahramana yakışır şekilde oldu. Cenazesi, sıradan insanların tarihin akışını nasıl değiştirdiğinin göstergesi olan Aziziye Şehitliği'ne defnedildi.

Tags

Top Post Ad

Below Post Ad