Yetişkin insanların bile çoğu zaman konuşmaktan çekindikleri ölüm kavramını henüz soyut dünyası gelişmemiş çocuklara anlatması oldukça zordur. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde yaşadığımız üzüntü, depresyon, yas tutma ve kabullenme süreçleri çocuklar için çok daha karmaşık bir hale dönüşmektedir. Bu nedenle çocuklar sevdiği birini kaybettiğinde yetişkinlere göre bambaşka bir ruh haline bürünürler. Bu sürecin sağlıklı olarak atlatılabilmesi ebeveynlerin izleyeceği tutum ve davranışlara bağlıdır.
Tek yumurta ikizleri dahi olsalar her çocuk iç dünyası ve mizaç özellikleri açısından benzersizdir. Bu özellikleri en iyi fark edenler ise anne ve babalardır. Öncelikle anne ve babalar çocuğun benzersiz duygusal ihtiyaçlarına uygun bir ses tonu, jest ve mimiklere sahip olarak bu ihtiyaçları karşılayabilecek donanımda olmalıdırlar.
0-5 yaş aralığındaki çocuklarda soyut düşünme olmadığı için ölümün anlatılacağı en kritik dönem bu yaş dönemidir. Çocukta "ben merkezci" dönemin özellikleri yaşandığı için ölümden bahsedilirse çocuğun olaydan kendini sorumlu tutması yaşanabilir. "Ben yaramazlık yaptığım ve onu çok üzdüğüm için dedem öldü" şeklinde dedesinin ölümünden kendisini sorumlu tutabilir. Soyut kavramlar gelişmediği için ölen kişinin acıktığını, üşüdüğünü ve yalnız kaldığını düşünecektir. Hele bir de toprağa verildiği söylenirse durum içinden çıkılmaz bir hale bürünebilir.
6-7 yaşındaki çocuklar ölümü bir hastalıkla ya da yaşlılıkla bağdaştırabilirler. 10-12 yaşındaki çocuklar ise ölümün geri dönülemez bir olay olduğunu kabul edebilirler. İlkokul evresindeki bir çocuk henüz soyut kavramları yeterince anlayamayacağı için onlara somut örneklerle yaklaşmakta yarar vardır.
Örneğin; "Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Dünyaya her gün yeni bebekler geldiği gibi dünyadan her gün birileri ayrılmak zorundadır. Birisi öldüğünde onun vücudundaki organlar çalışmaz, nefes almaya ihtiyacı yoktur, hiç bir zaman susamaz ya da acıkmazlar. Filmlerde kötü insanları görürüz ama gerçek hayatta iyi insanlar da ölürler" gibi somut cümlelerle ölümü anlatmaya çalıştığınızda çocuk tarafında bir kabullenme görecek ve çocuktan daha az zorlayıcı sorular almaya başlayacaksınız. Bu konuda hikaye kitaplarından da faydalanabilirsiniz.
Ölüm anlatılırken asla kurulmaması gereken 3 cümle
1-) ‘’O şimdi derin bir uykuda.’’ Bu cümle, somut bir iç dünyaya sahip çocukta çok fazla sıkıntıya yol açabilir. Böyle bir cümle kullanıldığında çocuk ölüm ve uykuyu yan yana koyar ve uykuya dalmaktan ve bir daha uyanamamaktan korkmaya başlar.
2-) ‘’O uzun bir yolculuğa çıktı ve asla geri dönmeyecek .’’ Somut dönemin basit düşünce yapısındaki bir çocuk böyle bir cümleyle karşılaştığında yolculuğa çıkmaktan korkacaktır. Uzun yolculuklara çıktığında bir daha geri dönemeyeceği ve sevdiklerini sonsuza kadar geride bırakacağını düşünür ve korkar.
3-) ‘’O şimdi cennette ve orada çok rahat. Orada istediği her şey gerçekleşecek.’’ Böyle bir cümleyi duyan çocuk somut olarak düşündüğü için ölümü rahatlık ve istediklerinin gerçekleşmesiyle ilişkilendirecek ve ölmek isteyebilecektir.